Posted on

Türki̇ye’de çocuk ci̇nsel İsti̇smari

photo by Dave Salter, picture of a child taking in nature

Cinsel istismar, çocuğun bir erişkinin cinsel gereksinimlerinin/isteklerinin karşılanması için cinsel nesne olarak kullanımı ya da buna göz yumulması biçiminde açıklanmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni (ÇHS) imzalayalı 31 yıl, meclisten geçmesinin üzerinden 26 yıl geçmesine karşın hâlen sözleşme prensiplerinin çocukların yaşamında yeterince yer alamadığı görülmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre çocuk mağdur sayısı 2014’te 74.064 iken 2016’da 83.552’ye yükselmiştir. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne göre; çocuk cinsel istismar hükümlülerinin yüzdesi %42,5 iken (2006) %58,8’e (2016) yükselmiştir. Cinsel suç mağduru çocukların yüzdesi ise 2014’ten 2016’ya %33 artmıştır.

Türkiye’de 27 ilde 30 Çocuk İzlem Merkezi bulunmaktadır. Ocak 2011 – Mayıs 2016 arası Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM)’ne Türkiye genelinde toplamda 21.068 olgu başvurmuştur. Vakaların %85’i kız, %15’i erkek çocuktur.

Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı 2019 yılına ait adli istatistiklere göre geçen yıl Türkiye’de “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suç” kapsamında 49.057 dava açılmıştır. Bunların 22 bin 689’u, yani yarıya yakını çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarıdır.

Buna göre 2012’de çocuğun cinsel istismarı davalarındaki suç sayısı 17.589 olarak belirlenmiştir. 2019’da bu sayı 22.689’a yükselmiştir. Bir başka deyişle, çocuğun cinsel istismarı davalarında yaklaşık %29 oranında artış görülmektedir. 2012’de bu konuda açılan davaların 10.891’i, yani %52 oranında mahkûmiyet kararı verilmiştir.

Çocuk cinsel istismar suçu, yine adli makamlara yansıdığı kadarıyla, en fazla Marmara Bölgesi’nde, en az sayıda da Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülmektedir. Ayrıca mahkûmiyet kararı %60’la en fazla Ege Bölgesi’nde, %47’yle en düşük Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde verilmiştir.

En fazla beraat kararı verilen bölge ise %27,2 ile Doğu Anadolu Bölgesi olmuştur. Ancak bu rakamlar veriler bildirimlere göre hazırlandığından tartışmalı rakamlardır, bildirilmeyen ve gizli tutulan vakaların sayısının oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Her ne kadar mağdur kız çocuklarının sayısı erkek çocuklarından fazla olsa da erkek çocukları da cinsel istismara maruz kalmaktadır.

Cinsel istismara maruz kalan çocukların büyük çoğunluğu öz anne, öz baba ve öz kardeşlerle kalmaktadır. Ayrıca bu çocukların büyük çoğunluğu şehirlerde ikamet etmektedir. Eğitim durumunun cinsel istismar üzerinde bir doğrudan etkisinin olduğunu söylemek güç olsa da özellikle lise ve ilkokul öğrencilerinin istismara daha çok maruz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Çocuklarla devamlı karşı karşıya gelen doktor, hemşire ve öğretmen gibi meslek sahiplerinin, çocuklarda istismar veya ihmal belirtisi gördükleri zaman Türk Ceza Kanunu’nun 278-279-280. maddelerine göre ihbar yükümlülüğü vardır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü çocuklara yönelik koruyucu önleyici, geliştirici, rehberlik edici ve rehabilite edici hizmetlerin koordinasyonu ve sunumuyla görevlidir. Bakanlık politikası incelendiğinde aile odaklı bir anlayış olduğu ve korunma ihtiyacı olan çocuğun aile içinde desteklenmesi yönünde uygulamalara gidildiği görülmektedir.

Çocuğun kendi öz ailesi içinde kalmasında sakınca görülmüyor ve ekonomik yoksulluk sebebiyle çocuk korunma ihtiyacı duyuyorsa Bakanlık sosyo ekonomik destek (SED) kapsamında aileye para yardımı yapmaktadır. Ancak çocuğun ailesi yanında kalması sakıncalı olarak değerlendirildiğinde yine aile odaklı hizmetlerden koruyucu aile veya evlat edinme hizmeti koşulları öncelikli olarak ele alınmaktadır.

Anlaşılacağı üzere çocuğun kurum bakımına alınmadan aile odaklı bir hizmet modelinden faydalanmasına öncelik verilmektedir. Aile odaklı hizmet modelinden yararlandırılamayacak çocuklar için de Bakanlık bünyesindeki çeşitli kuruluşlar hizmet vermektedir. Kuruluş yapılarındaki değişikliklerle birlikte yurt tipi modelden ev tipi modele bir yönelim söz konusudur.

Ülkemizde çocukların korunması amacıyla pek çok yasal düzenlemenin yapılmasına karşın eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, medeni haklar, katılım hakkı, çocuğun her türlü kötü muameleden, ihmal ve istismardan korunma hakkı konusunda yaşanan hak ihlalleri mevcuttur. Çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarından faydalanmaları için yeterli imkânın sağlanamadığı, bu konuda yapılan çalışmalar olsa da yeterli düzeyde olmadığı söylenebilir.

Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 19 Haziran’da yaptığı bir açıklamada dünya genelinde bir milyar çocuğun, yani çocuk nüfusunun yaklaşık yarısının fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını ve bu durumun koronavirüs salgını yüzünden getirilen kısıtlamalarla daha da kötüleştiğini açıklamıştır.

2020 yılı Mayıs ayında Türkiye’de; İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep baroları, çocuğa yönelik cinsel istismar ile ilgili çeşitli raporlar hazırlamıştır. Bu raporlara göre çocuğun cinsel istismarı için görevlendirilen avukat sayısı salgın döneminde büyük oranda düştüğü görülmüştür. Bunun sebebinin ise çocukların koruyucu mekanizmalara erişememesi olduğu belirtilmiştir.

İstismar konusu içerisinde özel bir yeri olan çocuğa yönelik cinsel istismar görünürlüğü giderek artan bir sorun hâlini almaktadır.

Devletin ve toplumdaki tüm bireylerin çocuk cinsel istismarını önleme konusunda sorumluluk taşıdığı söylenebilir. Bu yalnızca istismar sonrası “bildirim yükümlülüğü” ile sınırlı olmayan, çocukların doğumdan itibaren sosyalleşmelerini de içeren geniş bir sorumluluktur.

Çocukların ihtiyaç ve beklentilerine duyarsız kalmanın, onları hem istismar mağduru hem de faili durumuna getirebileceği her zaman akılda tutulmalıdır.

Çocuk ci̇nsel İsti̇smarinda destek mekani̇zmalari

  • Çocuk Refahı Hizmetleri; Çocuk Koruma Sistemi (ÇKS)
  • Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Destek Hattı – 183
  • Polis İmdat – 155
  • Jandarma imdat – 156
  • İl Emniyet Müdürlüğünde “Çocuk Şube Müdürlüğü”
  • İlçelerde “Çocuk Büro Amirliği”
  • Jandarma Genel Komutanlığınca “Çocuk ve Kadın Kısım Amirlikleri”
  • Cinsel istismar mağduru çocukların adli sürece çocuk dostu bir ortamda girmesini sağlayan, bu süreçte örselenmelerini en aza indirecek şekilde yapılandırılmış ve işlemlerin hızla yürütüldüğü Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) adı verilen bu merkezler, Sağlık Bakanlığının çatısı altında ilgili tüm Bakanlıkların iş birliği ve eş güdümü ile çalışmakta ve hizmet vermektedir.
  • Çocuğa hukuki yardım sağlayan ve çocuğun adli süreçte örselenmesini en aza indirgemek amacıyla oluşturulan bir diğer yapı da Adli Görüşme Odaları(AGO)’dır
  • Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
  • Sağlık Bakanlığı’nca hâli hazırda 0-6 yaş dönemine odaklanan Çocuğun Psikososyal Gelişimini Destekleme Programı (ÇPGD)
  • Türkiye’de çocukların korunmasına yönelik kurallar öncelikle Anayasa’da yer alan temel ilkelerle düzenlenmiştir. Anayasanın yanı sıra;
  • 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu,
  • 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu,
  • 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu,
  • 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (SHÇEKK),
  • 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu,
  • 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun,
  • 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun

Beşİktaş beledi̇yesi̇ kadin dayanişma ve yaşam merkezi̇

Şiddet gören kadınların ve çocuklarının psikolojik, hukuki, istihdam ve sosyal haklarla ilgili destek alabilecekleri bir yaşam merkezidir. Şiddet mağduru kadın ve çocuklar, sosyal çalışmacılarımızla yapılan görüşme sonrası barınma, psikolojik, hukuki ve sosyal haklar konusunda ilgili destek mekanizmalarına yönlendirilir.

Kadın Dayanışma Merkezi bir sığınma evi değil sığınma evi öncesi ve sonrası kadınları ve çocuklarını psiko-sosyal açıdan destekleyen bir yaşam alanı olarak hizmet verir. Merkezimiz bünyesine psikolog, avukat ve istihdam bürosu personeli bulunur.

https://besiktas.bel.tr/sayfa/13062/kadin-dayanisma-merkezi